24 Haziran'a notlar






24 Haziran'a notlar

Genelde siyasete uzağım.

Yazmam en azından.

Bu defa yazayım istedim.

Dayanamadım.

Enformasyon trafiği sağ olsun pek farkında olmasak da demokrasi şöleni ikliminde gidiyoruz 24 Haziran seçimlerine. Gerilim var ama Allah korusun daha kötüsü pekala beklenebilirdi.


...



İnsanların siyasi tercihlerini ötekilere bir silah gibi doğrultması beni çok rahatsız ediyor.

Herkesin doğrusu en doğru!

Nedir yani? 25 Haziran sabahı yine yan yana apartmanlarda oturmayacak mıyız?

Aynı metrobüse binmeyecek miyiz?

Allah selamet versin bir hocam, "İnsanı maymunların sallandığı ağaçların arasına bırak, mecbur kalsın bir hafta geçmeden ona bile alışır. maymunlara uyum sağlar" derdi.

İnsan her şeye alışıyor.


Korkarım biz ötekileştirici siyasete alıştık.

Tıpkı hürriyetlerin olağanüstü dönemler bahane edilerek askıya alınmasına alıştığımız gibi.




Ben seçimlere genel olarak şöyle bakıyorum:


Evet gelişiyoruz, kalkınıyoruz ama nihayetinde az gelişmiş bir ülkeyiz.

Ve muhtemelen 24 Haziran seçimleri de önceki seçimler gibi bariz bir şekilde "sihirli değnek" gibi değiştirmeyecek bunu.

Bu seçim de diğer seçimler gibi gözümde.


Nasılsanız öyle yönetilirsiniz.

Yaşamayı ve yaşatmayı seven, zanaat erbabı bir tarafta, sihirli değnek umanlar bir tarafta zannımca.


Ancak sihirli değnek umanların haklı doneleri yok demek de hiç mantıklı değil. Geçmişe dönüp bakınca sağlanan refah artışını kabullenmemek art niyetli bir yaklaşım.



...


Gelelim tahminime

Erdoğan'ın yine kazanacağına adım kadar eminim.

Gönlüm, AK partinin A'sının, yani "Adalet"inin gittiğinin, 16 yıllık milli umudun sadece K Parti'ye dönüştüğünün farkında.


Ancak yine de K'sı yetecek ve seçimi alacak zaar.


Burada İbrahim'in ateşine su taşıyan karınca metaforu girer devreye. Ve ben böyle düşünenleri vatan haini ilan edemem.

Vatan haini veya terörist ilan edeceklere azalan saygılarımdan sunarım.


AK Parti kazanacak ve belki de iyi olacak yine.

Kahin değiliz sonuçta.



Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş'ın çocuklarıyla beraber enstümanlar eşliğinde türkü söylemesi, mahpustaki babalarının bunu telefonla dinlemesi yüzümü gülümsetti.


Keşke böyle renkli şeyler görsek hep.


İçinde zeka pırıltısı ve gram dahi olsa sanat varsa, orada esaslı bir medeniyet tasavvuru söz konusu olabilir zannımca.

Slogan duyduğum kadar türkü duyaydım keşke diyorum.

Ne çare?


Bilinmez...



Az gelişmişliğimize kılıf arayan anlayış, suçu hep iktidara yükler, ancak bu objektiflikten son derece uzak.

İktidar sonuç.

İktidar karne.

İktidar gerçek, bizim gerçeğimiz.

Ne kadar adil evlatlar yetiştirdiysek mahkemeler o kadar itibarlı.

Haksızlığa ne kadar karşı çıktıysak o kadarız.

memleket için kafa yorduğumuz kadar gökyüzünü seyretseydik böyle olmazdı belki de...

Ülke olarak aşırı politize olunca hukuk, ekonomi, sanat ve spor da bunlarla yapışık hale geldi. İçtiğimiz suya hakikaten karıştı siyaset.



İnce hoştur ama benana. 

Muhalefeti tutarlı olmadığı gibi son tüketiciyi, seçmeni yani yurttaşı doğrudan ilgilendirecek heyecan verici bir vaadi de yok.

Yani A101, BİM ve Şok arasından seçim yaparken nelere bakıyorsa seçmen özünde ona bakıyor yine. Hangisini seçsem daha avantajlı çıkarım?



Farkında mısınız bilmiyorum ama Akşener iyi bir insan. Güzel bir insan... Ama yapıcı değil sembolik eleştirilerde bulunuyor. Bu kolaycılığa düştükçe düşüyor. Vatandaş ise bunları ciddiye almıyor.

bayram ziyaretinde görüştüğüm bir uzaktan akrabamız olan Muhlis abi diyor ki mesela; "Ben onlarca seçim gördüm, yaşım 60'a geliyor. Akşener yüzde 3'ü geçsin dişimi kırarım."

Siyasi geleceği Erdoğan'ın sağlığında pek mümkün değil.

...

Demem o ki toplumun nispeten az eğitimlilerinin siyasi eğilimleri hepimizi çeşitli bakımlardan eğiyor.

Eğildik de eğildik...

Ama kırılmadık. Zannederim hala kırılmamış olmamız gönül coğrafyamızın duaları ve Fatih'in kutlu fethinin mirası sayesindedir.


Dış politikada ve özellikle faizle imtihanımızda biz Türkler, eğiliyoruz. Nitekim eğilmeyen yok. Keşke daha az eğilebilsek diyorum sadece.

Yeni Türkiye ülküsüne destek olmayan her kesim terörist olarak görülmesin istiyorum ama kim takar Musab'ın isteklerini?

Beni ilgilendiren kısmı şu; AK Parti yeniden geldiğinde her şeyi eskisi gibi bulacak. Kendini buna hazırlamalı.

Girişimcilik ekosisteminin 2023 hedeflerinin anahtarı olduğunu artık idrak etmeli.

Genç zihinlere sözde değil özde destek olmalı.



Ve işini iyi yapanlar, hukukun h'sinden anlayanlar, taş üstüne taş koyanlar birbirini düşman ilan etmekten vazgeçmeli.

Erdoğan'ı destekleyen veya kendisi Erdoğan'ı destekler konumda bulan eğitimli insanlar adalet konusundaki duyarlılık için sorumluluk alsa keşke.



Hatırda tutmak gerekir ki;

Bu film bir gün mezarda bitecek.

Güzel bir film olsun ve vicdanlar rahata kavuşsun.


Çok şey mi istiyorum; "özgür ve müreffeh bir Türkiye!"

İkisi birden mümkündür inşallah.


24 Haziran seçimlerinin memleketimizin uzun vadeli selameti için hayırlara vesile olmasını dilerim.

İnşallah kazanan, adalet konusunda Hz Ömer'i referans alma noktasına döner.

Çünkü aksi takdirde gelecek için hayal kuran insanlar yalnız hissetmeye devam edecek.
Maalesef kula kulluk yaygınlaşacak.


Yazımda siyasi olarak tutarsızlıklar sezinlenebilir, evet öyledir.

Şu halde iç dünyamı varın siz düşünün...

Elbette her şey bir yana, kamu işinde çalışan biri olarak şu yazıyı iş yerinde yazıp yayınlayabiliyorsam Allah'a şükür bu ülkede özgürlük hala var demektir.

İnşallah artacaktır da...

Selam ve dua ile.


Musab










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

E-58 güncesi