Bir hırsızlık hikayesi

Mithat yetimhanede beraber büyüdüğü kardeşi Sümbül'le beraber Okmeydanı'ndaki küçük evin salonunda TRT izliyordu.

Bu programa bayılıyordu. Bir gün belki katılabilirdi. Ama önce çalıştığı halı yıkama dükkanının sahibi Zeynel abiden zam almayı başarmalıydı. Her şeyin bir sırası vardı.

Sümbül, birkaç mandalina ve elmadan oluşan meyveleri masaya koymuştu ki kapı ısrarcı bir şekilde çalmaya başladı.

Tabii ki İrfan'dı bu. Yine ne olmuştu acaba?

Kapıyı açtı ve ona he zaman yaptığı bakışı atmadı İrfan.  Suçlu ve bitkin bakıyordu.

Mithat kapıyı tamamen açtığında İrfan'ın arkasında pek tekin olmayan iki herifin daha olduğunu gördü. Kendisine yakın olanı İrfan'ı tuttuğu gibi içeri fırlattı. Önce İrfan'ı fırlatan sonra da patron olması muhtemel herif içeri girdi. kapıyı kapatıp oturttular evdeki herkesi...
Mithat kötü, çok kötü şeyler olacağını seziyordu.


İp bileklerini eskisi gibi acıtmıyodu artık. Bir parça gevşetmeyi başardıysa da dayaktan dermanı tükendiği için sadece durup Sümbül'ü düşünür halde buldu kendini.

Bu adam, yani Celil tam bir psikopattı ve onun elinden sağ kurtulamayacağına emindi. İrfan ne işler açmıştı başına...

İrfan'ın bunlara borcu varmış. Bunlar da ortalardan kaybolmak için harçlığa ihtiyaç duyan iki haydutmuş. Sümbül'ü rehin alıp sabaha kadar 10 cep telefonu ve biraz da nakit para çalmadan eve dönerlerse Sümbül'e kötü şeyler yapacaklarını söylemişler. Ellerindeki silahlara pek lüzum yokmuş kararlılıklarını anlamak için. Adamların tipleri konuşuyormuş...

O gece Sümbül'ü evde o adi adamlarla bırakarak çıkmış Mithat ve İrfan.


İrfan zaten hızlı ve çevik bir hırsız olduğundan birkaç eve girip tek başına çıkmış. Mahalleleri hızla dolaşarak işi çabuk halletmeye çalışırken o eve varmışlar.

Mithat'ın acı çekeceği bir bodrumu olan, sahibinin ceza vermede kendine has yöntemleri bulunan o eve...

İrfan bu evde erketenin o kadar uzaktan yapılamayacağını bildiğinden Mithat'ı daire girişine kadar çekmiş.

Nihayetinde İrfan köpeği adamın karısına bıçak çekince adam eline geçirdiği sehpayla İrfan'ı eline almış. Ama İrfan profesyonel dayak yerken can havliyle kapıya doğru yönelmiş. Yumrukları savuşturmaya dahi çalışmadan dairenin çıkışına kaçmaya çalışıyormuş.




Ama Mithat saf gibi olduğu yerde kala kaldığından adam ona da bir yumruk sallamış. İrfan fırsattan istifade kaçarken Mithat zalim adamın eline düşmüş.

Bir hırsızın dayak yemesi hatta belki öldürülmesi bile kimilerine göre normal olabilir ama İrfan Mithat'a çok büyük acılar yaşatmış.


----

Adamın evinin bodumunda bir haftadır aç-susuz ve mütemadiyen hortumla, sopayla dayak yiyordu.
karısı Mithat'ın inlemeyle karışık Sümbül hikayesine inansa da adamı ikna edemiyormuş.

Çok fazla aksiyon ve gerilim filmi izlediği her halinden anlaşılan herif, hayattan intikamını alacağı bu kavruk çocuğu bırakacak gibi değildi.

Mithat'ın üzerinde diğer evlerden çaldıkları telefonlar ve cüzdanlar bulunduğundan kendini haklı çıkaracak hiçbir şey olamazdı.


Adam işkence usülleri için internetten okuduğu şeyleri kendi çocukça yöntemleriyle Mithat üzerinde denemeye başlamıştı.


Mithat bitkin ve perişandı. hayat çok acımasızdı.


----


Yıllar sonra Mithat  İstanbul'un sakin semtlerinden birinde o saatte bulunması gerektiğine inandığı köşede poğaça arabasına yaslanmış "Poğaça" diye bağırıyordu.

Bağırması kısa ve çığlıksıydı.

Köşede kömürcü vardı. Kömürcünün önündeki beyaz bıyıklı temiz yüzlü bir adam bütün mahallenin aylardır, belki yıllardır merak ettiği o soruyu sordu.

"Neden çok bağırıyorsun?"


Mithat, köşeden elinde iş için iki günlüğüne Bodrum'a gitmek  için çantasına pijamalarını doldurmuş sallana sallana giden gencin biriyle o an göz teması kurdu.

Rahatsızım, işine bak" diye kestirip attı Mithat. Sert sert etrafı süzmeye devam ediyordu.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

E-58 güncesi