Notlardan bir kuple



Anneme benzeyen bir kadin selpak satiyordu. Yüzü aglamakli, utanarak satiyor.
Yuregim zangirdadi...
Gectikten sonra, olecegimi anladim. Sinan akcil Tabi Tabi sarkisi bile beni buraya goturuyordu artik.
o anda etrafimdaki insanlara baktim hepsi siritiyordu bakislarimiz karsilasinca...
sen de artik bizden birisin der gibilerdi...
metrobuse binip ise gitmeliydim ama bugun diger gunler gibi degildi, bugun rutinlerim beni baglamiyordu eskisi gibi.
Akbil dolduran biyikli gorevli 50'li yaslardaydi.
Yillardir ayni işi yapanlara özgü vakarla sirada bekleyenlerin kartlarina yukleme yapiyordu.
 amca telasla islerini hallediyordu, yuzume bakti sirada bekle dercesine...
Kartim ucretsiz oldugi halde amcanin kendinden emin bakislarinin etkisiyle siraya girdim.
Beklerken bir sey dusunemedim.
Hayatim boyunca oldugu gibi.
Etrafimda bir seyler olup bitiyordu ve ben onlari takip ediyordum, ne vardi bunda.
Etken degil edilgen, ozne degil nesne hissederdim hayata. Bu benim yapimdi ve degisemezdim.

Çok uzun dusunme ayinlerim, sayisiz cay sigara muhabbetleri, kendimle yeltendigim yuzlesmeler bana ogretmisti ki Allah beni de boyle yaratmisti.

Arada yuzum gulebilirdi ama tutkuyla kahkaha atamayacak kadar yabanciydim hayata...
Bir hobim olamazdi, bir dostla uzun yillar dost kalamazdim, devilecek seyleri bir sure sevebilirdim, baglanamazdim, guvenemezdim...

Benimle kendim arasindaydi 


Amcanin bakislari şevkat doluydu, içim isinmadi yine de. Karlari eritip haftaya temizlikle baslayan yagmurun islattigi ben derinimde bir yerlerde usuyordum o sabah.
Bunda 27 yasina girmemin de etkisi olabilirdi ama bu benimle kendim arasindaydi ve kimseyi ilgilendirmezdi.
Amcaya dikkatli bakinca perdeler kalkti, gördüm... anladim
etraftaki insanlar durdu. yuruyeni, sigara iceni, pogaca satani, işe yetismeye calisan kimse yoktu burada tamami dekorun canli parcalariymis...
"Bir gunun var" dedi bey amca, yine soru soramadan teget gectim hikayemi...
Nedir, nasildir, konu neydi diyemedim... İcimde bir yerlerde sac ayaklardan biri kirildi. Vakar yoktu, keder vardi, ölecektim.


Lüks bir otele istediğim zaman gideceğim

Zincirlikuyu metrobus duraginda inerken elindeki kitabi yagmurda islanmasin diye kemeriyle bedeni arasina sikistirdi.
Etrafindaki ucubelere bakti, dunyaya acimadi. Bunu birakmis, İstanbul'u bir gun terk etme hayaline sarilmisti.
"Harika bir otele sadece kendin istedigimde gitmenin karsi konulamaz luksunu yasamak istiyorum" diyordu her firsatta.

Mesafe sorunu dışında yanlışı yoktu

Can art niyetsiz bir cocuktu. Mesafe sorunu olsa da kimseye kotuluk ettigini goren, duyan olmamisti. Tezcanliligi yuzunden başına gelen munferit hadiseleri saymazsak pirlanta gibi bir gencti.
Sorunlarinin tamami icindeki seslerin birlikte yasamayi ogrenememesiyle ilgiliydi.
Yataktan kalktigi, daha gozlerini actigi an dusunceler üşüşüyordu uzerine. Yogun ve yorgundu zihni, dunyayi kurtarmak uzerine dusunuyor sevdikleriyle ilgilenmeye vakit bulamiyordu.

Kafamdaki sesleri susturamıyorum
Can'ın icinde bir girisimci bir melankolik bir de ne oldugunu tam olarak kestiremedigi gizemli varlik vardi.
Yasiyorlardi, Can'ın her anini etkiliyorlardi. 

Can onlarin bir arada yasamasini bir turlu saglayamazdi, genelde kavga ederler Can'ın zihni berbat olurdu.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

E-58 güncesi